Semihhan Aydemir

Ben yıllardır seni bildiğim ve beklettiğin istasyondayım

Yokluğuna ısmarladığım hüzne el verip geceyi kalbinden tutuyorum…
Geçmişe berdel ettiğimiz sevinçlerimizi sefer tasıma koyarak derin muhasebeye alıyorum anlık hüzünlerimi. Sen uyu sevgili, gülüşlerine armağan ettiğim sevdamın kahrından içip, ecrin dibini bulacağım bu gece…

Beynimin duvarlarını döven düşüncelerin patikalarında gezinerek, yüreğinin kıyısına varacağım elbet. Ana gibi yardan, baba gibi diyardan sığındığım… Bana ezberlettiğin tüm acıların gül dalından katranlar yudumlayıp, eylüllü ekime feda ediyorum bu gece…

Sokaklarımda sonbaharın yorgun ayak sesleri, yüreğimi yüreğinde ısıttığım, hani neredesin? Fezanın çırpınışına, sokakların yağmurla örtünmesine kulak verdiğim, asi rüzgârlara armağan ederken geleceğe dair beklentilerimi, gel artık… Gel ki buhranlarında yıkandığım bu ezadan kurtar beni…

Uyan sevgili, uyan ve tut kalbimden, tut ki sana uzanan yüreğim düşmesin mabut ezaya ve yeniden yaşamasın yürek niranı… Canı canan, yürek sızım ama her şey rağmen yine de umudum, kabul olmamış duam, ferim ve gül bahçemdeki son/gül… Eylül eylemlerini uğurlarken, karşılıksız çek misali olduğunu bile bile yine de seni yazıyorum ve yine de imzalıyorum gönül defterimi…

Gel ya da gelme…
Ben yıllardır seni bildiğim ve beklettiğin istasyondayım…