henüz olgunlaşmamış yüreğimin çiğindeyim
al, büyüt beni koynunda
tut elimden / kirpiklerime asılmış zifiri
keşfedilmemiş hayallerime koşuyorum
dumanlı başımda büğet bir sevda
sevk-i seferde çoban yıldızım
kayıp gidiyor avuçlarımdan zaman
büyüyorum
ah mendili dört köşe hanım ağam
yaldızlı örtüsünde saklı yüzü
ama ALLAH var, gözleri çakmak çakmak
tek bakışı göğsümün direğini yıkıyor
ve ardından alay eder gibi gidiyor
katran gecenin buğusuna düşüyorum
olgunlaşmamış heyecanlarım
karşılık bulmamış duygularla karışık
toy bir delikanlının tüm hallerine bürünüyorum
titrek dudaklarımın arasına dökülüyor adın
nasıl kavramam gerektiğini bilmeden
kendi düşlerimin ipinden düşüyorum
içim acıyor, kırılıyor sol yanım
saatler üç/beş çeyreğinde
firari uykularımın koynunda seni öpüyorum
alaycı tavrına inat gıyabında sevişiyorum
dudaklarımda adın, esrarkeş bir tavrın esiri yüreğim
zehir zemberek, kekremsi şarap tadında yokluğun
gecesi kör ve şafakları yetim memleketimin
mendili olmayan çocuklar gibi kolumla siliyorum gözyaşlarımı
dudağıma geçirip dişimi / kanatıyorum
sen yoksun,
içimde büyüyen yangınlarını körüklüyorum
şehvetle/ihtirasla dört duvar boyunca
seni kendime, özüme yakıyorum…