bu gece ağladım
gökte yıldızlar, yerde her ne varsa
her şey şahidim olsun ki
bu gece sensizliğe ağladım
hiç bir vakit yokluğun bu kadar ağır gelmedi bana
odam daralıyor, yatağım buz misali
ve yüreğim yangın yeri
gözlerim seller gibi akıp durdu
sensizliğe ağladım
önce dudaklarıma kısılan sözlerle
çıkışıp devri aleme,
savurdum en edepsiz küfürleri
ardından ayın gözlerine çatıp kaşlarımı
başladım volta atmaya
adım adım geçtim kendimden
ey yar, sen gittin,
gidişine bir bir vurup yıldızları koynundan
tersine çevirdim melekler şehrini
azapsa azap,
hiç bir acı yokluğun kadar
çatlatamayacak nasılsa zihnimi
ayarı bozulmuş aklımın dengesizliğinde
denge bulmaya çalışmıyorum artık
ey cihanlar hükümdarı,
yaratan ve yöneten, yolla Azrail’i
birde benden görsün ölüme nasıl gidildiğini
bu gece ağladım
güneşin ve ayın kardeşliği şahidim olsun ki
toprağın dudaklarını doldurdu gözyaşlarım
ağladım;
ağladım ve şafaklara uzanan gecenin koynuna düştü benliğim
son sigaramın, son soluğundaymışım
fark edemedim
çektiğim her dumanda sana ağladım
sensizliğe ağladım
elimi göğsümün sol kafesine koyup
kendimi şöyle bir dinlediğimde
anladım ki artık bir ben kalmamış bende
başımı iki elimin arasına alarak
uzun, uzun düşündüm
kaç gün oldu gideli, hesaplayamadım
ne bir haber, ne bir selam, nede sesin
geçmişin izlerinde bir zifiri
sisli geleceğimi gölgesine boğuyor
şafaklar boyu delirtiyor hayalin
mahremini örtmüş namahrem örtüleri
yüreğimi yakarcasına teninde yıkanıyor
düşündükçe dibe vuruyor hayat
ömrümün tahammülsüzlüğü
gözümün yaşında yıkanıyor
artık beynime kazınıyor ihanetin
dur…!
yeter…!
yoksa gömeceğim seni burada!