Ölü bir beden gibi serilmiş yalnızlık. Oysa zaman akıp gidiyordu ve bir anlasa olup biteni çocuk. O vakit acabalar arasına sıkışıp kalmayacaktı. Bir yol, bir çıkış bulacaktı kim bilir?
Zaman geçti, düş bitti ve gerçeğin acı görkemi bütün kudretiyle üzerime çökerken, seni sevmedim diyemem. Lakin aşk kapıdan girdiği an, aklım pencereden çıkıverdi. Zaman olduğundan çabuk aktı. Tıpkı iki farklı nehrin suları gibi acısı yüreğime akarken, tatlısı kıyımdan bile geçmedi.
Çocuktum, anlamadım!
Nöbetlik bir sevdanın kekremsi yalnızlığına baş koyarken yastık bile yükümü çekemedi.
Ölü bir beden gibi uzadı boyum. Gölgem küçüldü ve üşüdü ellerim. Yalnızlık girdabından çıkmak için ne kadar kulaç atsam da aşk beni dibe çekti.
Sonra uyandım!
Olup biteni bir rüyadan ibaret sandım lakin, birde dönüp baktım ki takvimlerden yapraklar eksilse de yokluğun fırından yeni çıkmış ekmek kadar tazeydi.