mühür
kirpiklerimin yokuşundan
düşen yağmur taneleri
gamzelerinin arkından
gönlünün denizine aksa diyorum
hicri takvimlerde eskimiş
telmih zamanlardan miras olan
bu hissin çağdaş duygusuyla
uğurlarken gönlümün mayıs kuşlarını
Haziran’a gebe bir düşe yürüyorum
ipsiz bir uçurtmanın göğe salınımından
dipsiz bir hüznün derin kuyusuna
üryan dalıyorum
ne kadar dibe çekebiliyorsa girdap
o kadar gömülüyorum
benim bahtım kusurlu
kendi güneşinde ısınmaz rüzgar misali
nice estim, çokça gürledim
dövülen iç duvarlarımda
hep kendi gönül çatımı yıktım
ah… şu sarı gün güzeli
lavanta kokusu ve kırmızı bergamot
sakallarıma şiir dolduran kandil
Haziran’da açan tüm çiçekler aşkına
Meryem’in rahmine düşen kimliksiz döl misali
yeni bir acı peydahlıyorum sevinçlerime
erzel bir ağrıya pergelleyip kalbimi
yitirdiğim tüm çağdaş duygulara inat
toplayıp silik aklımı
ruhbaniyet mührünü yeniden basıyorum soluma.
YORUMLA
