kızıl gam
ölü bir şehrin yasını tutan gökyüzüyüm şimdi
kuşatılmış kalenin duvar soğukluğu yüzüm
çehremde kızıl gamlar demleniyor
ruhumun duvarlarında balyoz darbeleri
beynimde narkoz etkisi gülüşlerin
mahşeri bir kalabalık içimin karmaşıklığı
ölüm olmasa, hayat sonsuza dek çekilmezdi
ve hiçbirimiz diğerinin yokluğunu anlayamazdı
bugün günlerden gam, yarın hazanmış
sahi dün neydi?
ayrılık olmasa, her aşk güzelmiş
yenik düşmeseydim, en sağlam kale bendim
şimdi acım yasıma ağıtlar taşıyor
başımın sağlığı değil,
boynumun kırıklığı beni yoruyor
devrik bir liderin son sözleri ağız içim
ve kan yutturan düş kırıklığında yumruk ellerim
ben ki zahir hallerin yegane zayiatı
ömrüne gam üreten, vuslat seyyahı
asla Musa gibi bölemem denizleri
kırık bir mızrakın kaburga ağrısında
benim tüm can vermelerim
tuhaf, bu defa daha farklı herşey
kendi boynumda gördüm intihar ipini
saçların düğüm, ellerin sandalye kırığı
göğsümün kafesini eşiyordu tırnakların
inan dehşete kapıldım
bu nasıl bir öfke, anlayamadım…