Topla kendini hayatımdan ey zenan! Vuslat namlusu dayanmışken şakağına Sür asi bakışlarını ufukların ötesine Gayrı durma! Keskin usturanın sırtına binmiş hayallerin Gölgesine düşme hayatı abadın Kır...
Uçkun yüreğimin derinliklerinde şule kavrukluğundayım Çakmaktan çakın gibi sarar sinemi gecenin sağırlığı Teessürle üzerime devriliyor odamın cidar sessizliği Büğet bir alazla kavrulur göğsümün kafesi firak misali...
bana beni anlat gözlerine sevdakar başımı göğsüne yaslayarak durduğum o haylazsı hallerimin içinden geçip şafaklara uzan aziz sevgilim sözün özden, özünse asaletten kopup geldiği bu yerde...
Ömür günlüğümü açıp baktım ki Kar saydığım nice zararlar gördüm Ben beni yaşıyor sanır iken Geride bıraktığım her gün ölümmüş Düşünceler arasına saplanıp kaldım Pişmanlık içinde...
Hudutsuz asumanlara kanat çırpıyorum Taç giydirmeye gidiyorum yıldızlara Tutmayın beni! İki yolum var Ya miraca çıkaracağım bu sevdayı Yada sırattan düşmeye yüreğimle Gidiyorum işte Düşlerimi uçurdum...
İçime değiyor mızrabı sevdaların Kalbim acıyor, ben susuyorum Herkesin gözleri üzerimde son günlerde Görenler beni deli sanıyor Deli değilim, ben iyiyim diyorum Ölüm bir nefes kadar...
Elimde şafaklara kırılgan gözlerin duruyor hala Yüreğin güney, ellerin zemheri ve gözlerin hala kuzey Yosun giyinmiş yeşil gözlerinde bir ayaz Fecri sadık narinliğinde bir tebessüm duruyor...
Bir çığlık yükseliyor Toz duman içinde soluk soluğa Masum bakışlarında kan damlıyor çocuğun Sisler içinde örttü kapılarını feza Nadan bir ok fırlıyor yayından Ubudiyet ifasından uzak...
Güvenip de yaslandığın dağ olsun Bel bağlayıp yürüdüğün yol olsun Dağ bir viran, yol uçurum olunca Tutunacak dalın olsa ne yazar? Rüzgar olup özgürlüğe dem vursan...