Ben yâremle barıştım topraktan tâ arşa dek,
Ne cân kaldı ne cânân, firkat dahi etti terk.
Vazgeçtiğim her umut, serilmiş baş ucuma,
Her biri bir duâdır, sinemde niyaz gerek.
İlticâm zarûret değil, gönülden her niyazım,
Rızâmla secde secde varmaya aşkın gerek.
Bahçenden yadigârdır gonca-i hicran bana,
Her yaprak dökümünde dikeni bana çelenk.
Dillerinden içtim ben aşkın şarâb-ı lâlini,
Türâb olsam da razıyım, yeter ki ol bir dilek.
Buyursun cânı alsın, recm eylesin, varsa gam,
Beşer-i nardan yana, ol gâni serdar gerek.
Tufanla savrulurken selâmet bulunmaz âh,
Gark olsam da razıyım, bir nazar kâfî gerek.
Delibaşın derdini çeken kalbe ne çâre,
Cellâda cân sunar ki, eceli ister melek.
Gönlüm hara pervâne, yanar her dem şem’ine,
Savrulmadan küllerim bu hara ihvan gerek.
Lokman dahi hayrette, çâre yokmuş derdime,
Sükûtunla konuşur, dilsiz kalır her dilek.
Ellerin yüreğinde açmadan soldun mu hiç?
Serâba kandın mı sen, yokluğun vadisinde tek?
Züleyhâ olmak kolay, sen oldun mu hiç Yûsuf?
Ben ki zindanda yandım, mahşere sevdam gerek.
Tek mermi kaldıysa da, yönü aşk hedefinde,
Bu dâvâ mahşer ister, ilâhî hüküm gerek.
Aşk defteri solumdan yazılır ey cânâ,
Ben ki kendi putuma secde etmişim demek.