kurşun kalemin hırsla basılan kırık ucunun beş bölü dördüyüm… iki kere ikinin inatla beş ettiği bir vakitteyim ve yırtılmış bir yaprağın lirik ağıdında açılmış uçsuz bir...
Ey…! Ol ve öl emrinin sahibi Her şeyin bir hissi, kalbi vardır Benim de… Göz ıslaklığım çatlamış toprağını sulasın mı? Bil… Yedi ümmete denk bir helaka...
Mavi gök siyah çarşafa sarılıyor içimde Ruhumda palazlanıyor arsız acılar Yokluğuna ip atlıyor nicedir düşünceler Dudaklarım kanıyor yokluğunun diş darbelerinde Sen gidiyorsun… Öksüz bir çocuk gibi...
Gönlümde kırık bir zaman masalı Dönüyorum gecelere har zamanları Yar eliyle kurulmuş gam fasılları Şarabı narından yudumla gitsin Bu liman, bu koy gebedir aşka Gün gelir...
makyajı akmış sandalların paslı duvarları gibi hüzne akıyorum ve buharlaşmayı bekleyen buz parçası kadar kendimi dinliyorum… frekansı cızırtılı antika bir radyo gibiyim içimde spontane gelişen matemin...
Geldi vakit, insin bıçak boynuma Kor kırmızı, al sürülsün alnıma İyd-el Adha, yaklaşmaktır Allah’a İsmail ol, teslimiyet yolunda Mülkiyet-i varı olan bedeli ödemeli Fakirin sofrasına hakkını...
Şu fukara halim, az mı çekti yükünü Gönlünün gülşeninden, yevmiyemi isterim Kırk yılda zor bulduğum, sanki yetmezmiş gibi Firakı çehresinden, bin nazını çekerim. Maksudi emareni, bir...
girdiğim savaşlardan aldığım yaralar duruyor yüzümde bilge haritası, zamana koordine edilmiş pusula ayaklarım toz kaldırmayacak kadar yorgun artık kaç yüzyıldır mekik dokuyorum bu patikalarda çok muhabbetin...
Mihrabım yüzün kıblegâhım gözlerin Şehâdet parmağımda galibi mülkiyetim Bu cihanın hanında bir zerrecik ülfetle Alnını öpüşümde duruyor tüm servetim Hayallerim hicivkâr arzular tığlı yama Aldırma dertgâhıma...