aramıza çizilen sınırlar boyu geçiyorum geceden içimde dört nala koşan atlı süvarilerin ayak sesleri birde beynime mıh gibi çakılan sesinin titrekliği kulaklarımda kendi özümün ateşinde küllendikçe...
gitmelere sevdalı sen yalnızlık çemberine ittin beni sen ki kirpiklerime yağmurlar asan hoyratsı kadın beni kattığın rüzgarların elzem eşiğindeyim savruk yüreğimin koynuna düşmüş cemalin saçlarını taradığın...
ve ben bu aşkı hesapsız sorgulardan arındırarak usta bir demircinin nasırlı elleri ile işledim sonradan içinden çıkılmaz yargılara düştüm yıldızları gözlerine eş saydım be canan en...
garb-ı nafi bir azap ile el ele tutuşmuş zaman felekiyat-ın koynuna yatak sermiş sirrusların cemalinden cebel-in dehliz diplerine düşüyor yaşamak denen şey şimdi mengene çarkının dişlerine...