Gök kubbenin atlasından Burçlar inmiş gerdanına Melekler libas giyinmiş Kandil tutar yar yoluna Yedi kapının birinden Uzandı tuttu elimden Şavkı vurunca gözüme Sandım ki cennete düştüm...
Ne idi melalin ey canı dildar Gönül gülşenine eyledin figan Keskin bıçak gibi değip soluma Yıkıp şu gönlümü viran eyledin Ey tabibim dokunma sol yanıma Derdi...
Ey aşığım her gülene aldanma Bir olmaza gönül verip bağlanma İnsanoğlu gâm çırağı değildir Gönül yükün omuz ile kaldırma Vefasıza meyil verip yol alma Cemaliyle aşkı...
Daha gün doğmadan seyrin görülür Sabahtan esiyor hasret yelleri Eller sevdiğiyle seyrana çıkmış Benim bu bahtıma yalnızlık düştü Omuzumda sanki dünyanın yükü Gam keder gönlümün tasası...
Evlerinin önü yoldur Kaşlar keman kirpik yaydır Benim sevdiceğim candır Canım alan hem canandır Aman aman gönül yaman Aman aman gönül yaman Geçer zaman ömür ziyan...
Yine karlar yağdı benim başıma Garip kaldım gönlümün yokuşunda Dedim varıp görem nazlı yârimi Zalim felek engel koydu araya Dalıp gittim bir dönülmez ummana Nasıl dayanayım...
kirpiklerimin yokuşundan düşen yağmur taneleri gamzelerinin arkından gönlünün denizine aksa diyorum hicri takvimlerde eskimiş telmih zamanlardan miras olan bu hissin çağdaş duygusuyla uğurlarken gönlümün mayıs kuşlarını...
Zahit şarabından içip cevreden Her mey sunan demde saki değildir Can nakışlı bağda seyran ederken Her gördüğün yeşil haki değildir Garip bir hal ile yola düşerken...
Kaldır nikabını vech’in göreyim Gevher-i nârına düşüp yanayım Şem-i ruhsarına bezm-i haline Alıp can havliyle sardırır beni Dökülmüş zülüfler örtmüş çehreyi Saçılmış gerdana nakış benleri Şarab-ı...