Kalem sahibi ile iletişime geçin

yok oluşun şiiri

sonra hafif bir yağmur çiseledi gözlerime
karanlığa gömülürken günün son kızıllığı
kirpiklerimin attığı ipe tutunamadı hayallerim
ve yüzümün taşıdığı hüznün çatlakları büyürken
içimin boşluğuna orantısız düştüm
kimse görmeden öldüm bel ki içime…

farkettim ki ara ara ölüyor insan
ve sonra nasıl oluyorsa yeniden diriliyor
şimdi bunu dedim diye kızmayın bana
içim terki sala kendine ve kaf irin akıyor içime

doğum yalnızlığının bilinçsizliği
ve ölüm sessizliğinin ne farkı var
sorarım…
detone bir ölümün ağıdına şahit oldu mu hiç kulaklarınız

omuzlarıma ağır bir yük dedim bu melekler
mektup yazarak halimi bildirirsem
bel ki tanrının sözü geçer onlara
ve sandım ki bir karşılığı olur mektubun
geceye çığlık atarken yankılanıyordu ne de olsa sesim

dünyada bir tanrı olduğuna inandırdı beni inancım
ama nedense herkesin konuştuğu başka tanrılar var
yine de denedim en azından
böyle olmamalıydı dedim tanrıya
ve bekledim ölene dek… her gün aynı heyecanla

durmadan bir ses, bir yankı aradım özüme
al’dan başka bir ton bulamadım közüme

sonra inandım kaderin içindeki kadersizliğe
baht alıp satılabilir bir şey değil nasılsa
madem varoluş topraktan, o vakit yakınım şimdi özüme
avuçlarımda belirgin artık çizgilerim
ve sakallarımda beyaz bir ölüm kol geziyor
herkesten gizlediğim tüm uruk yanlarım
esef bir hal ile dolanıyor aklımda

şaşkınım ama şaşırmıyorum hiç kendime
gün döngüsünün geceyi bulması aynı
ve dört mevsimin birindeyim her zaman
sonbaharın ağaca yaprak döktürmesi
kışın bitkileri öldürmesi
ve baharın yeniden can vermesi de değişmiyor
değişip dönüşen de, yok edip yok olan da insan
tüm yaşanmışlıkların içinde yok oluyorum
böyle işte…

YORUMLA

DEVAMINI OKU
Duygularınızı yorumlayın

Yorum ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.