makyajı akmış sandalların paslı duvarları gibi hüzne akıyorum ve buharlaşmayı bekleyen buz parçası kadar kendimi dinliyorum… frekansı cızırtılı antika bir radyo gibiyim içimde spontane gelişen matemin...
Geldi vakit, insin bıçak boynuma Kor kırmızı, al sürülsün alnıma İyd-el Adha, yaklaşmaktır Allah’a İsmail ol, teslimiyet yolunda Mülkiyet-i varı olan bedeli ödemeli Fakirin sofrasına hakkını...
tarihin bana tarih olduğu gök duvarı altında düşünceleri yanıltan bir reflektörle bakıyorum gün ışığına… solfej bir kalabalığın fiyakalı lerzinde Fa notasıyla faşizm çarpıyor yüzüme bir kemanın...
Şu fukara halim, az mı çekti yükünü Gönlünün gülşeninden, yevmiyemi isterim Kırk yılda zor bulduğum, sanki yetmezmiş gibi Firakı çehresinden, bin nazını çekerim. Maksudi emareni, bir...
girdiğim savaşlardan aldığım yaralar duruyor yüzümde bilge haritası, zamana koordine edilmiş pusula ayaklarım toz kaldırmayacak kadar yorgun artık kaç yüzyıldır mekik dokuyorum bu patikalarda çok muhabbetin...
Mihrabım yüzün kıblegâhım gözlerin Şehâdet parmağımda galibi mülkiyetim Bu cihanın hanında bir zerrecik ülfetle Alnını öpüşümde duruyor tüm servetim Hayallerim hicivkâr arzular tığlı yama Aldırma dertgâhıma...
kestane yüzü görmemiş sobaların eklemlerinden kırılma duygusuyla… h/isli bir ürperti kıvrılıyor dudak boşluğuma şerha tesirli bağ vurumu yatağım düşünceler ritüel çembere bağdaş kurarken medeniyetler doğuran coğrafyam...
duygular taburu endişe arazisinden geçiyor düşünceler vadisine tüfek çatıyor benliğim konuşsam… sorgularda vurulacak sözlerim sussam… lerze bir sallanışta kırılacağım levanti bir kalpte durmak zulümdür… ben ki...
Geçer denir em sürülmez yaraya Bağdaş kurar düşünceler araya Dolu almaz, boşu dolmazsa sevda Bir içrelik halden geçsen ne yazar Suskularım dile gelse şaşarsın Gam haline...