şiir mendilli adamım ben ellerimde boya izi, üzerimde yağ lekesi yüreğime birikmiş anılarda üretiyorum sorma işimi batık fabrikatörler kadar zenginim oy havar bilirim; karnını doyurmaz kuru...
Dağı, taşı zor aşarak gelmişem Hele bir bak derdim nedir doktor beg Sıran bekle moladayım deyip de Keyf kahvende öldürme be doktor beg Köyüm uzak, hava...
acının metresi olmuş sevinçler gülüşümde yıkım, aklım derinde sorma nicedir halim, sorma be gardaş dokunma tutuşmasın göğsümde telaş farklı mecralarda dolanıyor sadakat topuktan başa doğru tırmanıyor...
Merhaba sevgili, Merhaba gözleri mutluluk bakan yârim Sana da merhaba şehri sevdam Ve merhaba biriken tahassürlerim Yokluğuna sofra seriyorum can yârim Menü de ne var diye...
Şimdi sus, gülüşlerinde öğrendiğim susmalarıma kulak ver Pamuktan ipliğe bağlı yüreğime dokunursan kanarım Sevişlerime yüklediğin acıyı tırnaklarımla kazırken Gidişine yağan yağmurlar kadar hüzünlüyüm Gitme dedim, içimde...
aramıza çizilen sınırlar boyu geçiyorum geceden içimde dört nala koşan atlı süvarilerin ayak sesleri birde beynime mıh gibi çakılan sesinin titrekliği kulaklarımda kendi özümün ateşinde küllendikçe...
su misali ince ince oydum günü/geceyi aramızda sıra dağlar, patikalar yürüdüm bir avcıya ceylan gibi boynumdan da vuruldum şakağımda gözlerin, yeniden hayat buldum beklemezdim kendimden böyle...
havada hazan bir koku var bedende sıkışan canın çilesi gelmiyor dile dudaklar yorgun, eller yorgun, zaman yorgun takvimlerden bir bir eksiliyor yapraklar gün geceyi, gece şafağı...
Sevda sarayına bağdaş kurmuş düşüncelerdeyim Ellerim, yüreğinin yamacında sevgili Ne geçmişin aksanında dilim, ne de duyguların dehlizinde beynim İmkânsızlığa demir atsa bile yüreğim, sendeyim Seviyorum seni...