salhanemde lirik bir ağıdı boyundan ölçerken zülfünün teliyle kalbime dikiş attım sandım ki… kalbime dikersem gitmezsin sonradan öğrendim terzi söküğünü dikemezmiş kaşının kemanına pergelleyip mahımı serabına...
Sabahın seherinde Zülüf dökme yüzüne Zaten meylim sanadır Vurursun yüreğimden Yar gözün sürmeleme Kirpiğin ok eyleme Düştüm aşkına narına Gel bana cevreyleme Gecenin zifafında Yar aşkın...
yitik bir kavmin göç tarihine nişane Khufu’dan kalma acıları beynime raptiyeliyorum iz düşlerimle… ağusu bal sevgili çatık kaşlarından siyah gözlü çocuklara süt emziriyorum… göğsüne rahmeyle dualarımı...
paleolitik çağdan kalma dişil bir ağrı peydahlıyor zaman kül yutmuş mitolojileri sana uyarlamak adına yutkundukça içime batan balçıklı bir taş kesiği dilim vaveyla… niteliğimin lirik gerçeği...
Yıllar kanatlandı uçtu elimden Dört mevsimden kıştan başka kalmadı Bahar hangisiydi, yazın rengi ne? Saçağımda güzden başka kalmadı Bazen neyzen, bazen demdi pür sesin Keder ile...
Düşünce denizine üryan mı daldık? Vakit o vakit, his o his değil Aşka, sevgiye engel mi koyduk? Hayal o hayal, gerçek o gerçek değil Gün geldi...
Gezdim dünya atlasını Giydim aşkın libasını Yaşadım da alasını Bir sende var gül kokusu Hem bağ oldum hem de bağban Ekin iken oldum harman Gönül geçti...
Kadim duyguların yegâne hamalı omuzlarım Yükümü sorma, ağırlığını ölçemez tartıların Zabit bir kalabalığın fiyakalı lerzinde Her gece karanlığı örtünen parke taşı gibiyim Dilsizliğime aldanma… Yutkunmalarımdan ulaşılıyor...
Duygular alabora, liman dağınık Dalgalar misali savurganım bu gece Girdap gibi dibe çekse de beni gözlerin Yosun gibi saracağım seni bu gece Koptu artık gönlümün fayı...