küçük özlemleri attığım yürek kumbaramın taştığını fark ettim acılarda birikince göl olurmuş özlem koktu odam duvarları yosun duygulardan yeşil aktı gözyaşlarım terine banarak biriktirdiğim sevinçleri gidişine...
Şimdi sus, gülüşlerinde öğrendiğim susmalarıma kulak ver Pamuktan ipliğe bağlı yüreğime dokunursan kanarım Sevişlerime yüklediğin acıyı tırnaklarımla kazırken Gidişine yağan yağmurlar kadar hüzünlüyüm Gitme dedim, içimde...
şafaktan bir ayin gözlerimde gölgeleri yükselmiş zaman kavşağı omuzlarıma iniyor kasveti aşkın saçakları puslu günah yumağı şehvetine kızarmış güneşin yüzü saat oniki ekseninde birazda bulanık şavkım...
Şavkıma inen şevvalsi siman ile dans ederken İçime düşen yürek narının kekremsi tadına erdi dudaklarım İlk bakışım koynunda henüz uyanmamışken Revnak yağmurlar astın gözbebeklerime Ah yar-ı...
anlamsız zamanın seyrindeyim bir adım geride, bir adım kendi içimde süzülüp gecenin avuçlarından kendi hayat çukuruma, kendi mezarıma düşüyorum öylece ve gıyabımda ölüyüm beyazdan bez parçasına...
Kabul edemem ayrılık ikramını Bayram şekeri, can simidi anlamam Ben sana niyet ettim Mahkeme-i Kübra’da Ay geceden, güneş günden geçmedikçe Sevdanla niyetimi bozamam yar Giremem bu...
Entarisini örtünmüş karanlık Göçebe mevsimin koynunda ay yalnızlığım Eylül zarafetiyle göç ederken güneş Gönül yanıma düşüyor çiğ Yaprak, yaprak üzerime yağıyor zemheri Fütursuzca geçiyorken üzerimden dengi...
Ben seni hiç sevmedim ki Seni tanımaya çalıştıkça, kendimi tanımayı sevdim Kalabalıklarda yürürken ayak seslerini Toplu taşıtlarda yolculuğu İnmem gerektiğinde ise durakları sevdim İlk karşılaştığımızda güneşi...