aramıza çizilen sınırlar boyu geçiyorum geceden içimde dört nala koşan atlı süvarilerin ayak sesleri birde beynime mıh gibi çakılan sesinin titrekliği kulaklarımda kendi özümün ateşinde küllendikçe...
dudağımın kenarında bir serap terinde şarap kokusu, teninde alev ilk kez şehvetin koynunda yüreklerimiz kapama gözlerini, ışıklar sönsün bir şeyler söylüyor sanki bakışlar dudaklarına saklı bir...
şafaktan bir ayin gözlerimde gölgeleri yükselmiş zaman kavşağı omuzlarıma iniyor kasveti aşkın saçakları puslu günah yumağı şehvetine kızarmış güneşin yüzü saat oniki ekseninde birazda bulanık şavkım...
handan gecenin koynunda çiğdemler uzakta bir serap, uzakta gözlerin şafaklara uzanan bıçak sırtında duygular aramıza ipince serilmiş sevdalık yüzüme çizilmiş dairelerde gözlerin yalnızlığıma düşmüş zümreler yasak...
henüz olgunlaşmamış yüreğimin çiğindeyim al, büyüt beni koynunda tut elimden / kirpiklerime asılmış zifiri keşfedilmemiş hayallerime koşuyorum dumanlı başımda büğet bir sevda sevk-i seferde çoban yıldızım...
yokluğuna bağdaş kurmuş mısralar nakaratlar boyu asılmış gözlerine kargaşa falı misali git/gel, dön/dolaş çözülmemiş bulmaca baştan sona, sondan başa >sen ve diziyorum anahtar kelimeleri sonuç; sen...
Sokak lambalarına gizlenmiş yüzler duruyor Yüksek topuk, mini eteklerine asılmış umut Tek bir celsede kirleniyor her gece Olan bitene duyarsızlığın yükseldiği Kaldırımlar boyu gölgeler Rujlu dudakların...