Mabed-i ensar rükusunda vehm-i aşktayım Ellerime giydirilmemiş avuçlarının boşluğunda Revnak yağıyor vakitsiz gelen sonbahar yağmurları Vuslata düşünce, ardım sıra gelen bu özlemin Aklıma eştiği duygunun çukurundayım...
ruhun firni özlemektir ve insan en çok özleme doğar kirpiklerinden kaleme düşen bu uzun şiir yaprakları yırtan o türkünün içinde can bulan mızrabın tele vurumudur ey...
farkettim ki… omuz ağrılarım kalbimin yükündenmiş serkeş duyguları giydirince ruhuma sarı sonbahar misali, saçaklarım aşk tutku dudağımın kenarından ısırır beni eza düşlerin veh haliyim gümüş tabakadan...
Bedirden çıkagelmiş Hendeğini aç bana Gülüşlerin tomurcuk Bakışların nev bana Şimdi kıyam zamanı Feza’da elem esas Cebel bendime maşuk Hülasası dem bana Saraylılar misali Eteklerin tutuşmuş...