yarım kalmışlığın hikayesi ve sarı baharın güzü düşüyor kente geceleri çiy yağıyor vahalarıma nemli duvarları sıvarken hasretin dudaklarıma kundaklanıyor söylenmemiş ne varsa… sökmeyen şafakların arefesinde başlanmamış...
Şerha duyguların mahzeninde sürükleniyor bedenim Odam soğuk, mekanım dar ve zaman ıslık çalıyor Yokluğun özleme dikiş atarken içimde Kısıtlı bir sevdanın cam kesiği kanatıyor kalbimi Derin...
elimin ayasına kavradım tavlımı gözlerimde uzayıp giderken ırmaklar uzaklarda, çok uzaklarda saklı şehirler mabedi beynimde uluyan kurt sesleri çakal sürüsü gibi dişleri bilenmiş hayatın seni bir...
cemalime ermiş vuslatın yamacında esrik kalemimin ucuna asılı sirkaf yüreğime düğümlenmiş mısralarla intikam alırcasına ayrılığı yazıyor güneşin koynuna ayaz gecenin alnına kor konuyor ve kalbim acıyor...
Kaç bahar geçti böyle aramızdan Ne sular geçti göğsümün köprüleri altından Kaç sonbaharda güz yağdı umutlarıma Bir bilsen… Güneş çoktan karıştı karanlığa Bir tek simanı sakladım...