Bir kuşun kırık kanadında seyrettim kendi öykümü Çırpındıkça yere çakılan bir intihar gibi Maviye sevdalı siyahlar örtüyor üzerimi Kaderin ve kederin elinden su içer gibi Ne...
Yüreğimde bir özlem yığınağı Üstümden palet geçmiş gibi içime eziliyorum Bu geçmeyen zaman beklemeleri… Bir diş ağrısı, can sızısı, kalp yarası Asi bir dağın eteğinden yuvarlanan...
toprağın suya hasret dudaklarına düştü cemali gölgesi cüssemden büyük, gözleri çakmaktan çakın misali bir ateş topu gibi yüreğime indi bakışı sonbahara yüz sürerken düşlerim sirruslardan kopan...
sen yoksun… özlemler kuşanan yüreğimle seni kokundan öpüyorum sol yanım sancılı düşüncelerin en güç patikalarındayım çelişkili sorgularda yitik heyecanlarım elde hazan, kayba gebe zamana yürürken yokluğunu...
bu gece dumanlı başım sillesini vurmuş ayrılıklara mahkum esarete demir atmış zaman gemisi gibiyim ne nuh kadar ayrıcalıklıyım, nede savrulan yaprak kadar alçak gururum içime düşen...
Kaç bahar geçti böyle aramızdan Ne sular geçti göğsümün köprüleri altından Kaç sonbaharda güz yağdı umutlarıma Bir bilsen… Güneş çoktan karıştı karanlığa Bir tek simanı sakladım...