aklımda İlya bir dehşet bu gidiş bir gövde gösterisi kerahetli bir kışkırtma eski sovyetlerden kalma, bir kızıl terör Sarıkamış misali beyaz bir ölüm… beni böyle vuracaksan...
omuz tozlarımın kalktığı bir ekin zamanı akça dallarında armut sarısı yokluğun kızıl güneş gibi alnıma çatıyor ve hasretin köstebek misali eşiyor içimi mazbatasını ağustos böceklerine verme...
kendi hayat portresini çekmeden başka hayatlara sergi açmak iş değil dediğimde parasız hippiye bakın diye alay edildim oysa söylediğimin parayla bir ilgisi yoktu üstelik parayı, hayatım...
tropikal iklimler yaşıyorum bu aralar çöl rüzgalarının birleştiği göz yağmurları yanaklarımın ormanlarında kıraç güz ve çiğin düştüğü yerden çamur kaldırıyor yüzüm yanaklarım sel taşkınlarına gebe beynim...
bir hayale konuşmanın ne demek olduğunu bilirim hayatımın yokluk gerçeği sensizliğim dilek ağacına düğümlenmiş kader bağım göğüme ipi salınmış uçurtmam kırk kez çırpılan kanat kırıklığı martıların...
gönül duvarımın aşka örüldüğü gün doğumlarından sesleniyorum ve içimin yokluğuna kırıldığı gün batımlarına sarılıyorum ebedime yol bildiğim sevgili… dünyanın viran duvarlarına düşmesini beklerken gölgelerini yüzün belirsin...
sükûtun dikiş attığı dilde kaç yara olduğunu bilsenizyutkunmaktan nefret ederdinizkaç kez aynı duygunun ağına düşer insandönüp dolaşıp aynı yerden kırılmak nasıl bir hisinsanın gözleri hep aynı...
Ben seni aşka havale ediyorum sevgili…Kaşlarıma çatılmış öfkelerimi kendime sıkıyorumGöz bebeklerimde birikip, kirpiğimde intihar edenGülüşlerimi yüzümün hayat çukurlarına defnediyorum Ve…Parmaklarına sürdüğün şarjörden ateş ederken yüreğimeSen üzülme...
Aşk kalbin hücre hapsidirGönül mazgaldan cereyan yaparDamlayan su damlaları duvarı yontarÖzlemler şiir yoluna duygu taşır o araSessiz hecelerde yükselir çığlıklarYutkundukça acıyan yanlarını kimse bilmez Kan sızdıran...