Ab-ı aşk
Ey ab-ı aşka gönlü nakşettiğim yar
Zamanın en sığında seni örerken içime
Ömrün hakikati bildiğim secdelerimde
Hakkı makamda dua ile uzanıyorum geceye
Ramazan ırmağından çağlıyor kalbim
Sure-i Fetih’te göğsüme konan hisle
Avuçlarımdaki dualarla süslüyorum
İki kaşının arasında öpülesi alnını
Dünya garip bir halin savruk yoludur
Acem hallerimden dökülürken göçebeliğim
Kalbini yurt bilmenin manasıyla
İftar ile sahur arasında boyun büküşüyüm
Yedi kıtadan yüzüme çalan hüzün
Ve gözlerinde gülümseyen hayatın öteki yanı
Farkettim ki seninle kavuşmaya gönüllü
Velakin mesafelerde kavuşamayan yaka gibiyiz
Ruhumun sırt yasladığı duvar soğukluğunda
Diz çöktüğüm dip bir sessizlikteyim
Aşkın hazinesini keşfettiğim sevgili
Seni dünden çok, yarından az sevmem bundandır
Dizgin vurulamayan tek şeyin his olduğu
Ve karşı konulamayanın kalp olduğu gerçeğim
Şimdi bildiğim tüm duaları sürüp şarjörüme
Rüyalarını nişan alarak basıyorum tetiğe
Olur da vurursam seni kalbinden ürkme
Beşeri haletimde dua ile arzularken seni
Bir sahurluk sevişip, iftara dek sana niyetliyim
Aşkla yum o çok sevdiğim gözlerini…